Napoli'den başlayıp Bari'de biten güney İtalya gezimizin bu bölümünü konaklama yerimiz olan Lecce'den başlayarak Bari'de biten bir güzergah üzerinde yapacağız. Yaklaşık 170km lik bir araba yolu planlamanız gerekecek. Ancak duraklamalar ile hiçte fazla hissetmeyeceğinizi belirtmeliyim.
VALLE D’ITRIA
Valle D’Itria yani Itria Vadisi, Puglia’nın tam ortasında bulunan bir vadi. Zeytin ağaçları, trulli denen koni şeklinde çatısı olan evleri, üzüm bağları ve özellikle de Locorotondo’da üretilen beyaz şaraplarıyla ünlü.
Vadi içerdiği manzaralarla biraz Kapadokya havasında ama işe ruh katan yer ise trulli evleri. Koni şeklinde taştan harç kullanmadan üst üste taşların dizilmesi ile yapılan inanılmaz otantik görünümde evler bunlar.
Üzerlerinde sahiplerinin armaları işli. İşaretlerin şans getirdiğine inanıyorlar ve "Batıl inançlarımız var bizim, bu sembollerin her birinin bir anlamı var ve bizi koruyor" diyorlarmış. Vadi tarımla uğraşan insanlarla dolu. Eski merkezleri ise Locorotondo ve Alberobello kasabası.
BRİNDİSİ
Minik bir İtalyan kenti. Klasik bir İtalyan kenti aslında ama deniz havasını güzelleştirmiş. Öyle çok bilinir bir yapısı yok. Ancak şirin bir dokusu olduğu kesin.
Özellikle deniz kıyısına yakın olan çarşılarında yoğun Ege kasabaları havasını hissetmek mümkün. Deniz kıyısında güzel tekneleri olan bir limanı var. Eğer vaktiniz uygun olursa turizmde yıldızı pek parlamamış ancak güzel dokulu kente biraz vakit ayırmanızı öneririm.
OSTUNİ
Bir şehre inci benzetmesi yapılacaksa eğer bunun en iyi anlamını bulacağı şehirlerden birisi Ostuni olur herhalde. Zeytin ve üzüm bağlarıyla çevrili bir ovada, ışıltılı Adriyatik Denizi’ne nazır bir tepeye konuşlanmış, Güney İtalya’nın en çarpıcı yerlerinden Ostuni, bir inci beyazı taç gibi parlıyor.
Ostuni, denize 8 km mesafede, küçük bir tepenin üzerinde kurulmuş. Beyaz boyalı evleri ve dar, şirin sokaklarıyla ünlü. Manzarası hayli hoş, dolayısıyla denize bakan restoranları da çok romantik. 500 yıllık duvarın bile beyaz olduğu şehri Adriyatik’ten gelen korsanlara karşı korumak için yapılmış yüksek ve güçlü surları bile beyaz.
Endülüs’te geziyormuş gibi hissettiren bu değişik kasabanın beyaz dış cepheleri yalnızca estetik amaçlı değil. 17.yy’da ortaya çıkan veba ve salgın hastalıklardan korunmak amacıyla kullanılan kireç, kasabanın tamamını beyaz bir örtüyle kaplayarak, bugünkü görünümüne kavuşturmuş.
Kiliselerin, manastırın, yüzlerce yıllık binaların önünden geçip de karşınızda Adriyatik Denizi’nin enfes panoramik manzarasını görünce, bu şehri ilginç ve güzel bulacaksınız sanırım.
Sonuç olarak uzaktan görüntüsü çok orjinal beyaz evler biraz Endülüs havasında. Çok fotojenik bir yer. İçerisi de oldukça hareketli.
LOCOROTONDO
Kummersa adı verilen yine kalkerden yapılmış ancak bu kez konik değil de dik çatılı evleri olan beyaza boyalı tertemiz şirin mi şirin bir kasaba burası. Düz planlı orjinal halini korumuş bir yer.
Oldukça küçük bir kent merkezi var ama içerisinde biraz yürümenizi öneririm. Hatta eğer öğlen saat 13:00 civarında buralardaysanız öğlen yemeğini burada almanızı öneririm. Biz öğle yapmadık nasılsa Alberobello gibi çok turistik bir yer var bari orada yiyelim dedik fakat dikkat etmezseniz Puglia bölgesinde siesta size sürekli sürprizler çıkarabilir. Bölge genelinde 13:30 ile 17:00 arasında size yemek verecek restoran veya kafe bulmanız çok zor. Hatta biz bulamayarak kötü bir tecrübe de kazanmış olduk. Buna dikkat etmenizi öneririm.
ALBEROBELLO
1996’da UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde kendine yer bulan Alberobello şehri, Puglia Bölgesinin en ünlü kasabalarından biri olsa da yine de ne yazık ki çok fazla bilinmiyor. Alberobello, Itria Vadisi’nde trulli evlerinin en çok olduğu kasaba. Adı italyanca güzel ağaç demekmiş.
Turist sayısı genelde çok az olan Puglia’da, en çok turistin geldiği yer burası sanırım. Sebebi de tabii ki çok iyi korunmuş olan trulliler. Bu bölgede çatıların bu şekilde olmasının sebebi, vakti zamanında Napoli (Sicilya) kralına vergi vermemek içinmiş. Napoli Kralı, yapılan yeni her binadan vergi alıyormuş. Spiral plan üzerinde yükselen duvarlar ve çatılar yine bu bölgeden çıkan küçük kireç taşlarının harç koymadan üst üste yerleştirilmesiyle yapılmış. Kralın vergi memurları geldiğini haber alan köylüler, yığma taş evlerin çatısını kolayca yıkıyorlarmış. Vergi memurları sadece koni şeklinde çevrilmiş, çatısız yapıları ev sayamadığından vergi de alamıyorlarmış. Ama bu trulliler yapılırken harç kullanılmadığı için, vergi denetçileri, “bunlar ev değil, sadece bir arada duran taşlar” diye ikna ediliyorlarmış. Sonradan bu mimari geleneksel hale gelmiş. Tabii vergi kalktıktan sonra daha sağlam yapılmaya başlanmış trulliler. Kökeninin Anadolu’dan geldiğine inanılan bu evleri Harran evlerine çok benzettim doğrusu. Bir miktar da İsviçre'nin Sonogno’su havası var.
Bölgenin beyaz kireç taşları nedeniyle su tutmayan toprakta önce bir kuyu kazılır. Çıkan taşlar ile bu evler yapılır. Bu kalkerin ufalanmasından yapılan harç ile kuyu ve evler sıvanırmış. Böylece evler ve kuyu su geçirmez olur, böcek ve kemirgenler gelmezmiş. Bu susuz topraklardaki bu ev tarzının beyaz sıvası ile tezat oluşturan konik gri çatıları çok etkileyici görünüyor.
Harçsız olarak dizilen taşlardan oluşan bu yuvarlak, sevimli mi sevimli evler Puglia bölgesinde yer yer görebileceğiniz binalar ama Alberobello'da 1500 tanesi korunmuş olarak kaldığından UNESCO koruması altına girmeye hak kazanmış. Hayal edin evin üstünde peri bacaları var gibi. Sanki alaca karanlık kuşağı mahsulü gibi çizgi ötesi bir hali var.
Musolini zamanında su gelene kadar bu fantastik sarnıç evler buranın yaşam kaynağı can damarı olmuş. Suyun gelmesi ile evim içerisindeki ahır dışarı çıkmış, tuvalet içeri girmiş. Modern bacalarında eklenmesi ile ortası kapanıp, yandan baca eklenmiş bu evlere. Kalanı ise yüzyıllardır aynıymış, değişmeden olduğu gibi kalmış.
Masallardan çıkmışçasına otantik bir görünüme sahip Trulli veya çoğul olarak Trulli’ler günümüzde turistik ve kişisel yaşam alanı oluşturmak için kullanılmaya devam ediyor. Burada bulunan bazı evler müze ya da hediyelik eşya satışı için kullanılıyor. Ancak yaşamak için satışa çıkan ya da kiralanabilen trulli bulmak da mümkün. Hatta Trulli Kilise bile var.
Halen eski yaşamlarını koruyan köylülerde varmış. Son bir kaç cümle çok sıra dışı ve fantastik bir yer burası. Beklentilerinizi yüksek tutun. Beni çok etkiledi doğrusu. Unutulmazlarınızdan birisi olacak.
Ancak tekrar uyarayım biz buraya gelince ani bir gök gürültüsü eşliğinde bir yaz yağmuru başladı. Kasaba turist kaynıyor doğal olarak biz ve pek çok kişi dükkanlara kaçıştı. Fakat siesta saati başladığı gerekçesiyle hiç bir restoran veya kaffe kimseye servis yapmadı. Hatta şiddetli yağmurdan sığındığımız ve içerisinde beklediğimiz kafeterya biz ve onlar içerisinde olduğu halde bir kahve dahi vermedi. Sözün özü bu bölgede öğleden sonra kolayca hizmet veren bir yer bulmak çok zor buna çok dikkat etmenizi öneririm.
Şiddetli yağmur kısa süre sonra durdu ve hava aniden açtı. Yemek yiyemediğimiz için bir hediyelikçiden aldığımız naylonlarla başladığımız gezmede kısa sürede yeniden şortlarımıza geçtik.
Bize bu naylonlu fotoğraflarda hatıra olarak kaldı. Aç kalmamıza karşın Alberobello çok güzel bir kasaba. Hatta Lecce ile birlikte Güney İtalya'nın en güzel yeri diyebilirim.
Ne yapın edin Alberobello, Ostuni, Loccorotondo kasabalarını görmeden dönmeyin. Trulli evlerinin masalsı dünyası sizi bekliyor.
Comentarios